Osmanlı’da öyle olaylar, kıssalar ve hikayeler var ki birbirinden ilginç ve ibretlik. İşte onlardan birisi olan Takkeci İbrahim Efendi ve hikayesi bizi tebessüm ettiriyor.
Takkeci İbrahim Efendi İstanbul Topkapı surlarının yanında bulunan küçük bir kulübede yaşayan ve takke satarak geçimini sağlayan fakir biriymiş. Rızkını namaz takkesi örerek ve satarak temin edermiş. Yoksul ve ihtiyaç sahibi olmasına karşın, gönlü zengin ve halis biriymiş.
İbrahim Efendinin en büyük isteği ise bir cami yaptırmakmış. Onun bu arzusunu bilen arkadaşları Takkeci İbrahim Efendi’ye nasıl yaptıracaksın camiyi? Zaten geçimini zor elde ediyorsun, bu kadar parayı nereden bulacaksın? diyerek takılıyorlarmış.
Ancak Takkeci İbrahim Efendi bunlara rağmen umudunu kaybetmez ve devamlı Allah’a dua eder ve dermiş ki; ümit ederim ki dualar kabul ola ve deryalar tutuşa. Böylece cami yaptırma isteği gün be gün artmış.
Takkeci İbrahim Efendinin Rüyası
Takkeci İbrahim Efendi bir gün rüyasında birini görür. Bu zat Takkeci İbrahim Efendi’ye: “Rızkın iki salkım üzümdedir, Bağdat’a git” der. İbrahim Efendi, “Hayır olsun inşallah!” demiş. Fakat rüyasına da bir anlam verememiş.
Bir gün sonra sabah namazından önce aynı rüyayı, bir daha açık bir şekilde tekrar görmüş. “Hayır olsun inşallah” demiş. Bağdat’a gitsem mi, diye düşünmeye başlamış. Ama bir türlü karar verememiş.
Bir defa daha aynı rüyayı gören Takkeci İbrahim Efendi, “Bize artık yol göründü.” diyerek kimseye bir şey demeden, azığını hazırlayarak Bağdat’a giden kervanlardan birine dahil olmuş.
Takkeci İbrahim Efendi uzun bir yolculuktan sonra Bağdat’a gelir. Bir handan içeri girer ve bir masaya oturarak ekmeğini yemeye başlar. Onun kuru ekmek yediğini gören hancı bu durumuna acır.
Kapının önünde bulunan asmadan iki salkım üzüm kopartır ve İbrahim efendiye uzatır. İbrahim efendi acelece üzümleri yer ve masadan kalkar.
Hancı şaşırarak Takkeci İbrahim Efendi’ye: Necisin? Nereden gelirsin? Nereye gidersin? Telaşının sebebi nedir? diye sormuş.
Takkeci İbrahim Efendi ise bir rüya üzerine İstanbul’dan kalkıp Bağdat’a geldiğini söyler ve arkasından rüyasını hancıya anlatır. Ancak adını söylemez. Gülümseyen hancı: Be adam rüyanda gördüğün iki salkım üzüm için İstanbul’dan kalkıp Bağdat’a mı geldin.
Bir zat bana rüyamda kaç kez İstanbul’da İbrahim Efendi isminde biri var onun kulübesinin ocağının altında gömülü iki küp altın var git o küp altınları al der. Ben ise iki küp altın için İstanbul’a gitmiyor iken; sen iki salkım üzüm için Bağdat’a gelmişsin. Allah sana akıl fikir versin der.
Yukarıda bulunan paragrafın OsmanlıcasıHancının bu sözlenin ardından hemen İstanbul’a dönen İbrahim Efendi kulübesinin ocağın altındaki küp altınları bulur. Bugün Topkapı’daki Takkeci İbrahim Ağa adı ile bilinen camiyi yaptırır.
Hazreti Musa ve iftar Duası isimli yazımızı okudunuz mu?
Osmanlıca öğrenmek ister misiniz buradan kolaylıkla öğrenebilirsiniz.
Aziz Mahmud Hüdai hazretlerinin hayatı ve kısaslarını okumanızı tavsiye ederiz.
Excellent read, I just passed this onto a colleague who was doing a little research on that. And he just bought me lunch because I found it for him smile Thus let me rephrase that: Thanks for lunch! “No one can wear a mask for very long.” by Seneca.