Namaz Kıssaları ve Namaz Duaları

admin 397 Görüntüleme
12 Dk. Okuma süresi
Namaz kıssa

Bu makalemizde Hazreti Peygamberin cennetin anahtarı dediği ve dinimizin direği olan namaz ile ilgili kıssaları anlattık.

Büyük bir alimin dediği gibi namazda insan ruhunun ve aklın büyük bir rahatı vardır. Hem namaz abdest ile beraber günde 1 saat ancak zaman alır ama bu zaman bizim ebedi hayatımızın anahtarı diyerek kıssalarımıza geçelim.

Namaz Kıssaları

Vaktinde Kılınmayan Namaz

Kıyamet artık kopmuştu. Mahşeri bir kalabalık vardı. Gözün aldığı her yerde insanlar vardı.

Kimisi şaşırıp kalmış öylece etrafına bakınıyor, kimisi telaşla sağa sola koşturuyor, kimisi de çökmüş başını ellerinin arasına almış öylece bekliyordu. Taner’in kalbi yerinden fırlayacak gibiydi. Soğuk terler döküyordu. Ölmeden evvel kıyamet, sorgu ve mizan hakkında çok şeyler duymuştu.

Ancak gördükleri karşısında ürperdi, korktu ve beklemek ve ne olacağını bilememek hiç düşünmemişti. Bir ses duydu baktı ki sırası gelen hesabını vermek üzere sese doğru gidiyordu. Dehşet içinde beklerken kendi ismini de okudular. Hayretle bir sağına, bir soluna baktı ’’Ben mi?’’ diyebildi titreyerek. Kollarına iki kişi girdi ve kalabalığı yararak götürmeye başladılar.

Bunların görevli oldukları belliydi. Şaşkın bakışlarla yürüdü ve merkezi bir yere geldi. Onu getirenler yanından uzaklaşarak oradan ayrıldılar. Başı eğdi, hayatı aklına geldi, gözlerinin önünden bir bir geçiyordu. Bir an durdu ve şükürler olsun dedi kendi kendine.

Babam dedi ibadetlerine azami dikkat ederdi. Annem de onun gibiydi. Ben de elimden geldiğince onlar gibi oldum. Namazı kıldım. Orucu tuttum. Haramlardan kaçınmaya çalıştım.  Ağlamaya başladı dedi ki “Rabbimi seviyorum, hiç değilse sevdiğimi zannediyorum’’ ama bir yandan da korkuyor “Tek tesellim Allah’ın bağışlaması ve rahmeti’’ diye düşünmeden duramıyordu.

Derken hesap başladı. Boncuk boncuk ter döküyordu öyle ki sırılsıklam olmuştu. Bir yandan da titriyordu. Öylece ne kadar sürdü bilinmez. Artık hesap bitmiş gözleri terazinin ibresine takılmış ve neticeyi bekliyordu. Hüküm verilecekti. Oradan aldılar ve tekrar eski yerine getirildiler.

Ne Olacaktı Acaba

namaz

Bir müddet sonra görevli melekler gelerek mahşer meydanındaki kalabalığa ismini okudular. Heyecandan ayakları tutmaz olmuştu. Neredeyse yığılıp kalacaktı. Müthiş bir uğultu yükseldi acaba yanlış mı duyuyordu? Adı cehennemlikler listesinde okunmuştu.

Yere yığıldı kaldı. Adeta dondu. Birden “Olamaaaazzzz!’’ diye bağırdı. Nasıl olur bu “Ben nasıl cehennemlik olurum? dedi. Oysa namaz kaldım bir şeyler yatım diyordu. Görevliler geldi ve kollarından tutarak onu alevleri göklere yükselen cehenneme doğru götürmeye başladılar.

Bir yandan çırpınıyordu. Bir kurtuluş çaresi yok muydu? Yardım edecek biri yok muydu? Yalvarmayla karışık dedi ’’Oruçlarım dedi Okuduğum Kur’anlar dedi Namazlarım dedi hiçbiri beni kurtarmayacak mı?’’ diyerek yalvarıyordu. Alevlere çok yaklaşmışlardı. Başını geriye çevirdi artık son çırpınışlarıydı.

Görevliler hiç aldırmıyorlardı. Durmadan yürümeye devam ettiler ve yolun sonunda onu dibi görünmeyen cehennem çukurunun başına getirdiler. Öyle ki alevlerin harareti yüzünü yaklaşıyordu.

Son bir ümit ile dönüp geriye baktı ama bir şey yoktu. Ümitleri sönmüştü. İki büklüm olmuştu. Görevlilerden biri onu itiverdi. Vücudunu birdenbire boşlukta buldu.

Alevlere doğru düşerken Tam da birkaç metre düşmüş idi ki bir el onu tutup yakalayıverdi. Başını kaldı bir de baktı ki Onu düşmekten kurtaran uzun ve beyaz sakallı bir ihtiyardı.

İhtiyarın yüzüne baktı: Titreyerek siz kimsiniz? Ben senin kıldığın namazlarınım, Neden bu kadar geç kaldınız? Az daha düşüyordum. İhtiyar acı acı gülümsedi ve dedi ki: Sen de beni hep son anda yetiştiriyordun, hatırladın mı?

Birden gözlerini açtı ve yatağındaydı. Kan ter içinde kalmıştı. Derin bir iç çekti ve ’’Elhamdülillah ’’Elhamdülillah  çok şükür rüyaymış’’ diyebildi. Baktı dışarıdan bir ses geliyor. Kulak kabarttı sabah ezanı okunuyordu.

İlginizi Çekebilir:   Bereketzade cami medresesi kitabesi

Bir ok gibi yerinden fırladı Abdestini aldı ve hemen bekletmeden namazını kıldı. Rabbimiz bizleri namazını vaktinde kılanlardan eylesin.. İnşallah..

Öyle bir Namaz ki

Hatem-i zahid isminde bir Allah dostu vardı. Bir gün bir arkadaşının yanına geldi. Arkadaşı ona surdu: Ey Hatem sen namazı güzel kılmayı becerebiliyor musun? Dedi. O da ‘Evet’ deyince; Peki, nasıl kılıyorsun? diye sordu.

Namaz zamanı yaklaştığında sünnet üzerine abdestimi tazeliyorum. Namaz kılacağım yerde ayakta, Kabe’yi iki gözümün ortasında, Makam-ı İbrahim’i kalbimin içindir, Allah Teala’yı ise mekandan münezzeh, onun yerinde hazır ve kalbimdeki ve aklımdaki her şeyi bilir halde görüyorum.

Öyle ki ayağım altında sırat köprüsü, sağ tarafımda cennet, sol tarafımda cehennem, Azrail’i de arkamda okumak ve kılacağım bu namazı da son namazım olduğunu düşünüyorum.

Sonra Mevla’yı görür gibi Allahuekber diyor, tefekkürle kuran okuyorum, tevazu ile rükuya eğiliyor, tazarru ile secdeye kapanıyorum. Ümitle teşehhütte bulunur ve sünnet üzere selam veriyorum. Sonra da ihlas ile korkuyla ümit arasında namazdan kalkıyorum ve bu şekilde sabırla devam ediyorum.

Bunu işiten arkadaşı:  Ey Hatem! Senin namazların hep böyle mi? dedi. O da: Evet otuz senedir namazı böyle kılıyorum! Deyince, arkadaşı ağlayarak şöyle söylendi: Ben hiç böyle bir namazı bu zamana kadar daha böyle kılamadım!

Hapiste Kılınan Namaz

Abdullah bin Tahir Horasan diyarının valisiydi hem de çok adil biriydi. Askerleri birkaç hırsız yakalamıştı. Hırsızlardan birisi getirilirken kaçtı. O sıralarda bir demirci gece eve giderken, jandarmalar tarafından yakaladı ve diğer zanlılarla beraber valiye çıkardılar.

Vali onlara, Hepsini hapsedin! Dedi. Bir suçu olmayan gariban demirci hapishane girince hemen bir abdest alıp, namaz kıldı. Ellerini açtı ağlayarak: ”Ya Rabbi! Suçum olmadığını en iyi sen biliyorsun.

Beni bu zindandan sadece sen kurtarırsın!” diye dua etti. Vali rüyasında dört kuvvetli kimsenin gelerek, tahtını ters çevirecekleri zaman uyandı. Telaşla kalktı hayırdır dedi abdest aldı, iki rekat namaz kıldı. Sonra uyudu.

Rüyasında o dört kimsenin tahtını tekrar yıkmak üzere olduğunu gördü ve uyandı. Bir mazlumun ahı olduğunu anladı. Hemen hapishane müdürünü çağırtıp sordu: Bu gece acaba hapishanede mazlum birisi kalmış olabilir mi? Bunu bilemem ama biri var namaz kılıyor, çok dua ediyor ve göz yaşları döküyor. Dedi. Hemen bu adamı getiriniz. Demirciyi alarak yanına getirdiler.

Vali halini sordu, suçsuzluğunu anladı ve dedi ki: Senden özür diliyorum. Hakkını bana helal et ve şu bin gümüşü hediye olarak kabul et. Herhangi bir şekilde başın sıkışırsa, arzun olursa bana gel!

Demirci dedi ki: Ben sana hakkımı helal ettim. Hediyeyi de kabul ettim. Lakin işimi, isteğimi senden istemeye gelmem dedi.

Neden gelemezsiniz dedi Vali. Çünkü benim gibi bir aciz fakir biri için, senin gibi bir sultanın tahtını birkaç sefer tersine çevirten malikimi bırakıp da, isteklerimi başkasına söylemek kulluğa yakışır mı?

Rabbim namazlardan sonra yaptığım dualarla beni bu sıkıntılardan kurtardı. Pek çok muradım hasıl oldu. Hal böyle iken nasıl olur da başkasına sığınırım?

Rabbim sonsuz rahmet hazinesinin kapısını, sofrasını açmış iken, bir başkasına nasıl giderim? Dedi. Vali hicap etti, tekrar helallik ve dua isteyerek demirciyi evine bıraktırdı.

Allah Kabul Etsin Beyamca

Bineceği otobüsün kalkmasına daha zaman olduğu için, terminale girdi. Bir süre etrafı kolaçan etti. Bir kahve içmek istedi ancak önce ellerini yıkamak isteyerek yürümeye başladı. Az ilerideki mescide yaklaştığında, iş tulumları giymiş bir genç ona; Galiba namaz kılacaksınız, diyerek gülümsedi. Ardından abdest alma yerimiz de vardır. dedi.

İlginizi Çekebilir:   Böl Parçala Yönet ve Kurt İle Üç Öküzün Hikayesi

Yüz ifadesi değişen adam, elinde bulunan sigaranın külünü delikanlının ayakları dibine silkelerken: Sen görevli misin, diye diklendi. Ne iş yaparsın burada? Genç, yanındaki süpürgeye göstererek; Temizlikçiyim efendim, diye kekeledi. Lavabo ve tuvaleti temizlerim.

Adam, alaycı gözlerle temizlikçiyi süzdü ve sırıtarak; Ben namazı senin gibi çulsuzlara bıraktım, dedi. Temizlikçi adamın hakareti karşısında bozuldu ama bir şey diyemedi.

Ancak namaza karşı yapılan saygısızlık, canını çok sıkmış ve ağrına gitmişti. Bir cevap vereyim dedi ama bir süre düşündü susmayı tercih etti.

Adam gülerek mağrur adımlarla uzaklaşırken birden başının döndüğünü hissetti. Öyle ki sırtındaki paltonun ağırlığını dahi hissediyordu. Az önce yediği iki porsiyon kebap dokunmuş olmalı ki tansiyonunu yükseltmiş ve kendisini halsiz bırakmıştı. Birkaç adım daha atmak istedi ancak fenalaşarak yere çöktü.

Adam, çömelmiş şekilde olmasına rağmen dönen başını yere dayayarak bir müddet dinlendi. Tekrar doğrulduğunda, aynı rahatsızlığı yaşadı. Bir yandan da başkaları tarafından görülmüş olmaktan endişeleniyordu.

Başını yerden kaldırıp sağına ve soluna bakındığında, terminalin temizlikçisi gençle ile burun buruna geldi. Delikanlı adamı saygılı bir şekilde selamladı ve; Allah kabul etsin amca, dedi. Lakin kıble biraz daha sağa doğruydu

Hayat Nedir?

Bir vakit bir çocuk dedesine “Dedeciğim hayat nedir?” diye sormuş. Dedesi ise hayat “Ezanla Namaz Arasıdır” deyince çocuk şaşkınlıkla tekrar sormuş “ömür bu kadar kısa mı? ki.

Dedesi tatlı bir tebessümle demiş ki: “ne sandın ya”. Evet o kadar kısa! Fakat bu ezanla bu namaz nedir bilir misin?” diye çocuğa sormuş. Çocuk düşünceli bir şekilde bilmediğini söyleyince dedesi “o namaz, ezansız namaz o ezan ise, namazsız ezandır” demiş.

Çocuk hiç anlamadım dedeciğim demiş.

Dedesi başını okşamış:” Hani gecen gece Hasan Bari amcanın yeni doğan bebeğine isim takmak için kulağına ezan okumuştuk ya işte NAMAZSIZ EZAN odur. dedi. Bu cevap üzerine çocuk “peki ezansız namaz nedir dedeciğim?” dedi. Dedesi torununun yüzüne uzun süre baktı sonra şu cevabi verdi: “Bir gün deden öldüğünde onu da öğrenirsin.”

Yeşil Elbise

Yolda karşı karşıya geldiğimiz esnada ezan okunuyordu. Ona gel seni camiye götüreyim, bugün Cuma biliyorsun. Dedim. Arkadaşı sen de benim camiye gitmediğimi bilmiyor musun dedi.  Biliyorum ancak neden kılmadığını da merak ediyorum?

Ne bileyim işte olmuyor, belki çevremin de tesiri vardır. Hem şimdi pantolonumun ütüsü de bozulup dedi. Birden gülmeye başladım. Herhalde şaka olmalı dedim. Bunun için namaz terk edilir mi? Ciddiyim. Giyim kuşamıma hele yeşile çok düşkün olduğumu herkes bilir.

Hakikaten de de öyleydi. Her gün başka bir elbise giyer ama mutlaka yeşilin bir başka tonu üzerinde olur ve her zaman ütülü giyinirdi. Üzüldüm peki, dedim. Şimdiye kadar hiç camiye gitmedin mi? Dedemle çocukken gitmiştim. Söyledikleri beni şaşırtmıştı. Daha sonra el sıkışarak ayrıldık.

Bu konuşmamızdan yaklaşık iki ay sonra onun camide olduğunu söylediler. Şaşkınlıkla hemen gittim. Caminin bahçesinde herkes namaz için durmuş ve o en önünde duruyordu. Üstelik üzerinde yine yeşiller vardı. Usulca yanına yaklaştım ve kısık bir sesle:

Hani dedim. Sen camiye gelmeyecektin? Sesini hiç çıkaramadı. Çünkü yeşil örtülü bir tabut içinde musalla taşında yatıyordu.

Namaz Duaları

Namaz Dualarını biliyor muyuz? Hatırlatmak için ekledim …

subhaneke
Sübhaneke Duası

 

ettehiyyatu
EttehiyyatuDuası

 

allahümme
Allahümme Salli Duası

 

Allahümme Barik
Allahümme Barik Duası

 

Kunut Duaları
Kunut Duaları

 

Kunut Duaları
Kunut Duaları

 

Namaz Duaları
Namaz Duaları

Umarım faydalı olur. Selam ve Dua ile .. Selametle

Osmanlıca Eğitim nedir? Linke tıklayarak makalemizi okuyabilirsiniz. 

Hüsnü Hat nedir ve nasıl yazılıyor? Linke tıklayarak öğrenebilirsiniz ..

Osmanlıca öğrenmek ister misiniz? 8 ders ile çok kolay bir şekilde öğrenebilirsiniz. 

Bu makaleyi paylaş
1 İnceleme
  • Hüsnanur says:

    Rabbim razı olsun 🤲🏻

    Yanıtla

İnceleme bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir