Peygamberimizin Çocukluğu ve Gençliği

315 Görüntüleme
8 Dk. Okuma süresi

Peygamberimizin çocukluğu ve gençliği konusunu bu yazımızda işleyeceğiz. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) doğumundan itibaren bir süre annesinin yanında kaldıktan sonra o zamanın adet olduğu üzere süt anneye verilmiştir.

Mekke’nin havası çok sıcak ve sıkıntılı olduğundan çocukların körpe vücutları kaldırmakta zorlanıyordu. Hem çocukların sıhhatli büyümelerine ve gürbüz yetişmelerine çok elverişli olmuyordu. Çölün ise havası güzel, suyu tatlı ve temiz, hayatı serbest, iklimi ise mutedildi. Hem çölde yaşayan bazı kabilelerin dilleri de çok daha düzgün ve pürüzsüzdü. Ahlâkları da temizdi.

İşte bu nedenlerden dolayı o zamanlar Mekke’nin çocukları daha küçük yaşlarda çölde yaşayan kabile kadınlarına ücretle emzirmek üzere çocuklarını teslim etmeyi bir adet haline getirmişlerdir. Bu çocuklar iki-üç sene kadar bazen daha fazla sütannenin yanında kalırdı.

İşte Peygamberimizde (sav) bu adet üzere daha küçükken süt annesi Halime’ye verildi. Peygamber Efendimiz Mekke’de veba salgını olduğundan süt annesinin yanında beş yaşına kadar kalmıştır. Bu adet üzerine Peygamberimizin çocukluğu burada geçmiştir.

Peygamber Efendimiz süt annesinin evine gittiği vakit o ev bolluk ve berekete kavuştu. Develer ve koyunlar eskisinden daha çok süt vermeye başladı. Tavuklar bile günde birkaç kez yumurtlamaya başladı. Bu hadiseler sonrasında süt annesi Halime onun özel bir çocuk olduğunu anlamıştır. Bu bolluk ve bereket sadece kaldığı ailede değil o kabilenin genelinde his edilmiştir.

Peygamberimiz (sav) süt annesinin yanında bulunduğu vakitte “Şakk-ı Sadr” ismi verilen olay meydana geldi. Buna göre 2 melek peygamberimizin yanına gelerek göğsünü yarmış ve kalbini çıkararak, kötülüklerden arındırılmış, semavi bir suyla yıkadıktan sonra yerine tekrar yerleştirmişlerdir.

Bu olaydan sonra süt annesi Halime ve eşi birçok olağanüstü olayına şahit oldukları Hz Muhammed (sav) hakkında endişelendikleri için çocuğu ailesine teslim etmeleri gerektiğini düşünmeye başladığı ifade edilmiştir.

Peygamberimizin Çocukluğu

Peygamberimizin çocukluğu yani 6 yaşına geldiği vakit annesi Amine onu cariyesi olan Ümmü Eymen’le birlikte yanına almış ve Medine’ye götürmüştür. Medine’de eşinin mezarını hem de dayıları sayılan Beni Neccar mensuplarını ziyaret etmek niyeti vardı.

Medine’de yaklaşık bir ay kalan Hz. Amine annemiz daha sonra Mekke’ye dönerken Ebva denilen mevkide hastalandı. Ve daha genç yaşta orada vefat etti. Peygamber Efendimiz (sav) annesinin ölümü ile öksüz kalmıştır.

Peygamber Efendimiz bu hadise sonrasında çok üzüldü. Annesinin vefatı onu derinden sarstı. Bu vefat sonrası ümmü Eymen tarafından Mekke’ye getirip dedesi Abdülmuttalib’e verilmiştir.  Peygamberimiz (sav) dedesi Abdülmuttalip çok sevdiği ve genç yaşta kaybettiği oğlu Abdullah’ın en değerli hatırası olan Hz Muhammed Mustafa’yı (sav) çok seviyordu ve onu yanına aldı.

Abdulmuttalip onunla birlikte yemek yiyor, onunla zaman geçiriyor ve Kâbe duvarının gölgesinde minderde birlikte oturuyordu. Ona büyük şefkat ve merhamet göstererek annesinin yokluğunu hissettirmemeye çalışıyordu. Abdulmuttalibin Yaşı seksen üzerinde idi. Sekiz yaşındaki torunun bakım ve himayesini amcası Ebu Talip’e verdi. Ve kısa bir süre sonrada vefat etti. Bu vefat ile Peygamberimizin çocukluğu zamanında elim bir hadise daha yaşamış oldu.

Ebu Talip Hz Peygamberin babası Abdullah’ın kardeşi olmaktadır. Ebu Talip yeğenini çocuklarından ayırt etmemiş kendi çocuğu gibi sevdi. Onun bereketini görüyor iyi ve ahlaklı oluşunu, örnek davranışlarını beğeniyor ve daha iyi yetişmesi için çaba sarf ediyordu. Çıktığı bazı seyahatlerde de onu da yanında götürüyordu.

Rahip Buhara ve Peygamberimiz

Peygamberimiz (sav) 12 yaşına geldiğinde amcası ticaret maksadıyla Suriye’ye gitmeye karar verdi. Hz Peygamber de bu kervana dahil olmak istedi. Bu isteğini gören Ebu Talip onu kırmayarak yanına aldı. Kervan Suriye topraklarında iken Busra’da konakladı.

Orada bulunan Rahip Bahira kervan üzerinde kervanı takip eden bir bulut gördü.  Kervanı incelediğinde Ebu Talip’e “İncil’de gönderileceği vaat edilen peygamber senin yeğenindir. O son peygamber olacaktır.” Sen gideceğin yere gitme bu çocuk zarar görebilir demesi üzerine Ebu Talip seyahatini yarıda kesip Peygamber Efendimizin güvenliği için Mekke’ye döndü.

Sevgili Peygamberimiz çocuk yaşta çobanlık da yapmıştır. Nitekim bir hadisi şerifte şu şekilde beyan etmiştir ”Hiçbir peygamber yoktur ki koyun gütmüş olmasın”.

Ebu Talib’in hanımı olan Fatıma bint Esed Peygamberimizi kendi çocuklarından ayırmamış hatta daha fazla severdi. Hz Peygamber de büyüdüğünde yengesinin iyiliklerini hiçbir vakit unutmamıştır. Onu sıklıkla Medine ki evinde ziyaret eder. Hatta Zaman zaman orada öğle uykusuna yatardı. Yengesi vefat ettiği zaman çok üzülmüş ve gömleğini ona kefen yapmıştır. Cenaze namazını da kendisi bizzat kıldırmıştır.

Yengesinin ölümünden duyduğu üzüntüyü şöyle tarif etmiştir. “Ben onun himayesinde muhtaç öksüz bir çocuktum. O kendi çocukları aç olduğu halde önce beni doyurdu. Kendi çocuklarını bırakı da benim saçlarımı tarardı. Adeta benim annem gibiydi.” Ebu Talip peygamberliğin ilanından sonra da yeğeninin yanında yer almış ve kendisini korumak için elinden geleni yapmaya çalışmıştır.

Peygamber Efendimizin Örnek Ticaret Hayatı

Hz Muhammed (sav) Mekke’deki bir çok Kureyş’li gibi Ticaretle ilgilenmiştir. Bu noktada amcası Ebu Talip zaten ticaret ile uğraştığından ona yardım. Daha sonraları amcasının yaşlandığı yıllarda kendisi ticarete devam etmiştir.

Bu dönemde Hz Muhammed (sav) farklı yerlere ticaret yapmak amacıyla seyahat etti. Ergenlik çağında Hubaşe Panayırına, bir iki defa Yemen’e, Doğu Arabistan’a Muşakkar ve Deba panayırlarına ve Habeşistan’a ticaret maksadıyla gitti.

Peygamberimiz bu ticaretler vesilesiyle hem ticaretin gereklerini öğrenirken hem diğer yerlerde yaşayan insanları, dil ve lehçeleri, görüşlerini öğrenme fırsatı buluyordu. Yaptığı ticaretten dolayı muhatap olduğu insanlarda ise mükemmel bir izlenim bırakıyordu. Onun mertliği, dürüstlüğü, iffeti, merhameti, haktan yana olması, doğruluğu ve güvenilirliği sebebiyle ona “Muhammed’ül Emin” lakabı verildi.

Mekkeli bir tüccarlar olan Kays bin Saib Peygamberimizi şöyle anlatıyor. “Onunla birçok kez ortaklık yaptım. Ondan daha iyi ortak görmedim. O ticari bir yolculuğa çıkacağında bazı işleri ona havale ederdim. Döndüğünde tamamen memnun kalacağım bir şekilde hesap görmeden evine gitmezdi. Buna mukabil ben seyahate çıktığımda, bana bir iş havale ederse, dönüşümde herkes bana kendi işleri ile ilgili soru sorarken, o bana yalnız sağlık ve afiyetle olup olmadığımı sorardı.”

Peygamberimiz Hz Muhammed Mustafa (sav) asla putlara tapmaz, asla yalan söylemez, doğruluktan hiç ayrılmaz, kimseyi kırmaz, her daim akıllı ve olgun davranırdı. Doğruluk ve güvenilirliği ile Kureyşliler arasında saygınlık kazandı.

Kabe’nin onarımından sonra kutsal sayılan “Hacer-ül Esved” taşının yerine konulması sırasında kabilelerin ondan hakemlik istemesi, onun ne kadar saygı duyulan ve güvenilir bir kişi olduğunu gösterir. Ticaret işleri ile uğraşan Kureyş’in saygın ve zengin hanımlarından olan Hz Hatice’nin yanında ticari işlerle ilgilenmek üzere çalışmaya başladı. Kısa bir süre sonra 25 yaşında iken onunla evlendi. Hz Hatice validemiz o zamanlar 40 yaşındaydı.

Bu yazımızda Peygamberimizin çocukluğu ve gençliği konusunu ana başlıklarda anlatmaya çalıştık. Peygamberimizin hayat kronolojisi konulı yazımızı okumak için l,nke tıklayınız. Selametle kalınız.

Bu makaleyi paylaş
1 İnceleme
  • Abdurrahim Açıkgöz says:

    Rabbim bizleri Peygamber efendimizin (s.a.v) ahlakıyla ahlaklanmayi ve onun hayatını örnek alarak yaşamayı sünnetine tabi olmayı bizlere nasip eylesin amin. Verdiğiniz bilgilerden dolayı teşekkürler hocam.

    Yanıtla

İnceleme bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir