Hz. Süleyman Hz. Davud’un oğlu olup kendisine kitap indirilmiş peygamberlerdendir. Hz. Süleyman ve Belkıs Kıssası kuranda geçen kıssalardan birisidir.
Hz. Süleyman (a.s) babasının vefatı üzerine hem Peygamber hem de Kral oldu. Yani azametli ve saltanatlı birisiydi. Hem yüksek yargıç idi. Yüce Allah ona pek çok nimetler ihsan etmiştir. Ona kuşların dilini öğretmiştir. (Neml s.16). Rüzgarlar onun emrine verilmiştir. (Enbiya s.81) Hem cinlerin bir bölümü de onun emrindeydi. Bakır madeni ve katran onun için sel gibi akıtılmıştır. Hz. Süleyman peygamber bunlarla kaleler, saraylar ve çeşitli eşyalar yapardı. (Sebe s.12-13) Şimdi kısaca Hz. Süleyman ve Belkıs Kıssası konusuna bakalım.
Kuranda Belkıs Hikayesi
Hz. Süleyman Mescidi Aksa’yı yaptırmış ve rivayete göre daha 12 yaşlarında iken babasından krallığı devralmıştır. Mescid-i Aksa inşaatının sona ermesiyle rüzgardan, cinlerden, insanlardan, kuşlardan ve vahşi hayvanlardan oluşan ordusuyla beraber Mekke’ye doğru hareket etti.
Mekke’den sonra San’a şehrine gitti. Burada gördüğü güzel bir vadide namazını kılmak istedi. Bu sırada Hüdhüd kuşu onlar namaz kılana kadar çevreye bakmak ve gezmek için ayrıldı. Gezerken bazı hüdhüd kuşlarına rastladı ve onların arasına karıştı. Çok güzel manzaralar gördü hayran kaldı. Derken hüdhüd kuşları onu Belkıs’ın sarayındaki bahçelerinde gezdirdiler.
Hz. Süleyman ve Hüdhüd
Bu esnada Süleyman peygamber abdest suyunu bulmak için Hüdhüd kuşunu aradı. Zira abdest almak için su alanlarını bildirmek onun göreviydi. Hz. Süleyman (a.s) Hüdhüd’ü aramasına rağmen bulamadı. Bu durum Kuran’da mealen şöyle beyan edilir. “(Hz.Süleyman) kuşları denetledi ve şöyle dedi: “Hüdhüd’ü niçin göremiyorum? Yoksa (kaçıp) kayıplara mı karıştı?” (Neml suresi 20)
Önce şefkatle Hüdhüd’ü arayan Hz. Süleyman kendisinden izin almadan ayrıldığını öğrenince, bir disiplin gereği bu sefer şöyle dedi “Bana (mazeretini) gösteren açık bir delil getirecek, ya da onu ağır bir azapla cezalandıracağım, yahut kafasını keseceğim.” Derken çok beklemeden (Hüdhüd) çıka geldi dedi ki “Sen’in bilmediğin (ihata edemediğin) bir şeyi öğrendim. Sebe’den sağlam (önemli) bir haber getirdim.” (Neml suresi 21-22)
Sebe Melikesi Belkıs
Hz. Süleyman ve Belkıs Kıssası içinde geçen Sebe şehri, Belkıs’ın hüküm sürdüğü bölgenin başkenti idi. Belkıs buranın kraliçesi olup bu yer şimdiki Yemen’de bulunuyordu. Bu yer ile ilgili ayette şöyle bir ifade vardır. “Ant olsun Sebe halkı için yurtlarında büyük bir ibret vardır. Sağdan ve soldan iki taraflı (çevreleyen) iki bahçe bulunuyordu. (Onlara:) “Rabbinizin (bahşettiği) rızkından yiyin ve O’na şükredin! İşte ne hoş (güzel) bir memleket ve çok bağışlayan (ğafur) bir Rab” (demiştik.)” (Sebe suresi 15)
Hüdhüd kuşu gördüklerini Hz. Süleyman’a gördüklerini anlatıyordu. “Gerçekten, (Sebe’lilere) hükmeden, kendisine her şey (her imkan) verilmiş ve büyük (azametli) bir tahtı olan bir kadın buldum.” (Neml suresi 23)
Hühüd devam etti; “Ne var ki Onu ve kavminin, Allah’a değil güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan, onların yaptıklarını (amellerini) süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş (saptırmış). Onun için hidayeti (doğru yolu) bulamıyorlar.” (Neml suresi 24)
“(Şeytan) göklerde ve yerde her gizleneni (meydana) çıkaran, gizlediğinizi ve açığa vurduğunuzu bilen Allah’a secde etmesinler (diye böyle yapmış). (Hâlbuki) O’ndan (Allah’tan)başka ilâh yoktur. O yüce arş’ın rabbidir.” (Neml suresi 25-26)
Hüdhüd bu şekilde söyleyince “(Süleyman dedi ki “Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, göreceğiz.” (Neml suresi 27)
Hz. Süleyman ve Belkıs
Hz. Süleyman “Besmele” ile başlayan bir mektup yazarak üzerine de meşhur mührünü vurdu. Sonra da Hüdhüd’e vererek “Şu mektubumu (yazımı) götür, onu kendilerine ver (at) sonra biraz yana çekil de, ne sonuca (neticeye) varacaklarına bak!” (Neml suresi 28)
Hüdhüd denildiği gibi mektubu aldı ve götürerek Belkıs’ın tahtının üzerine bıraktı. Bir kenara çekilerek seyretmeye başladı. Belkıs, tahtının üzerinde bulunan mektubu görünce merak etti. Zira kapılar kapalıydı.
Görevlilere sordu: “Bu mektubu buraya kim getirdi?” Onlar da “Bizler kapının önünde bekçiyiz. İçeriye hiç kimse girmedi.” dediler.
Belkıs büyük bir şaşkınlıkla o mektubu açtı. Yazılanları okudu ve hayretler içinde kaldı. Hemen kavminin ileri gelenlerini çağırdı ve onlara hitaben “Ey ileri gelenler (Beyler, ulular) Bana çok mühim (şerefli) bir mektup bırakıldı!» dedi. Mektup Süleyman’dan; Rahman ve Rahîm olan Allah’ın ismiyle diye (başlamakta)dır.” (Neml suresi 29-30)
Belkıs elindeki mektubu okumaya devam etti dedi ki “(Hz. Süleyman) Bana (tekebbürde bulunmayın)baş kaldırmayın, teslimiyet gösterip (Müslüman olarak) bana gelin!» diye (yazılmıştır).” (Neml suresi 31)
Daha sonra (Melike Belkıs) onlara dedi ki “İleri gelenler! Bu işimde (meselemde) bana bir fikir verin. (Bilirsiniz ki) siz yanımda olmadan (yani danışmadan) bir iş hakkında kat’i karar vermem. Onlar ise şu cevabı verdiler “Biz güçlü kimseleriz, zorlu (şiddetli) savaş erbabıyız. Emir ise senindir; ne buyuracağını (ferman edeceğini) düşün taşın” (Neml suresi 32-33)
“Melike onlara “Muhakkak Krallar bir şehre girdiler mi, orayı perişan ederler (bozarlar) ve halkının ulularını (şereflilerini) alçaltırlar. (Herhâlde) onlar da böyle yaparlar. (Şimdi) onlara değerli bir hediye göndereyim de, elçilerim ne (gibi bir haber) ile dönecekle bakayım.» dedi.” (Neml suresi 34-35)
“(Elçiler değerli hediyelerle) Süleyman’a geldiklerinde (onlara) şöyle dedi “Siz bana mal ile yardım mı ediyorsunuz (etkilemek istiyorsunuz)? Allah’ın bana verdiği, size verdiğinden daha iyidir (hayırlıdır). Belki siz, hediyenize güveniyorsunuz.»” (Neml suresi 36)
“(Ey elçi) Onlara dön (söyle) (vallahi) iyi bilsinler ki, kendilerine asla karşı koyamayacakları ordularla gelir, onları muhakkak surette hor ve hakir halde (zelil olarak) oradan çıkarırız.” (Neml suresi 37)
Elçiler huzurdan ayrılıp Melike’ye geldiler. Hz. Süleyman peygamberin dediklerini anlattılar. Melike ” O Niyetimizi anlamış olmalı. O yalnızca bir melik değildir. Biz onun karşısında duramayız.” dedi. Yeniden bir elçi göndererek “Beylerim ile huzuruna geliyorum. Buyruğunu ve bizi davet ettiğin dinini görmek istiyorum.” dedi.
Belkıs sarayından ayrılırken de meşhur tahtını en sağlam ve muhafazalı bir odasına koyarak kapılarını kilitlettirdi.
Belkısın Tahtı Hikayesi
Durumu haber alan Hz. Süleyman yanındakilerden Belkıs’ın meşhur tahtını getirmelerini istedi. Ayetin ifadesi ile “(Süleyman dedi ki) Ey ileri gelenler! Onlar teslimiyet gösterip (Müslüman olup) bana gelmeden önce, hanginiz o melikenin tahtını bana getirebilir?” Cinlerden bir ifrit “Onu sen makamından kalkmadan sana getiririm. Şüphesiz bu işe gücüm yeter ve (bu hususta) güvenilir biriyim” dedi.” (Neml suresi 38-39)
Hz. Süleyman sabah olunca tahtına otururdu. Dünyanın işleri ve idaresiyle ilgilenirdi. Öğlen olunca tahtından kalkardı. Yani ifrit Hz. Süleyman’a tahtı sabah ile öğle arasındaki kadar bir vakitte getirebileceğini demişti.
“Kitabdan (Allah tarafından verilmiş) ilmi olan birisi ise “Sen gözünü açıp kapatmadan ben onu (tahtı) sana getiririm» dedi. (Süleyman) onu (tahtı) hemen yanına yerleşivermiş görünce “Bu Rabbimin bir (fazlı) lütfudur. Şükür mü, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni imtihan ettiği içindir bu. Şükreden, ancak kendi faidesinedir. Kim nankörlük ederse muhakkak ki Rabbimin ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan) kerem (cömertlik) sâhibidir.” dedi.” (Neml suresi 40)
Yaygın görüşe göre melikenin tahtını göz açıp kapatmadan getiren kişi ilim sahibi olan zat, Hz. Süleyman’ın (a.s) veziri Asaf bin Berhiya olduğudur. Vezirin ismi azam ile dua ettiği ve aradaki mesafenin iki aylık bir zaman olduğu rivayet edilmiştir.
Belkıs kavminin ileri gelenleri ile Filistin’e geldi. Hz. Süleyman’ın göz kamaştıran medeniyet ve sarayını görmüş ilahi dinin güç ve ihtişamına hayran kalmıştır. Zira billur harika bir saray gördü. Sarayın girişinden meydana kadar içi su ile dolu büyük bir havuz, havuzun içinde balık vb. deniz hayvanları konulmuş olup şeffaf bir kristalle kaplanmıştı.
O kadar gerçeğine benzemişti ki, suya girdiğini sanan Belkıs, ıslanmasın diye eteklerini toplamıştı. Bu durum ayette şöyle geçer “Ona köşke gir denildi. Melike salonu görünce onu derin bir su sandı ve eteğini yukarı kaldırdı. Süleyman bu billurdan yapılmış şeffaf (mücella) bir saraydır. dedi (Neml suresi 44) Hz. Süleyman Belkıs’ın tahtını biraz değişikliğe uğratarak ona orda göstermişti. O da senin tahtın böyle midir? dedi. O ise tıpkı benim tahtım gibidir dedi.
Belkıs bu muhteşem manzara ve olağanüstülükleri görünce dua ve teslimiyetle şöyle demiştir. “Rabbim, muhakkak nefsime zulmetmişim. (Artık) Süleyman’la beraber (maiyetinde) âlemlerin Rabbi olan Allâh’a teslim oldum.” (Neml suresi 44)
Hz. Süleyman ve Belkıs Evlendi mi?
Müfessirlerin geneline göre Hz. Süleyman (a.s.) Belkıs’la evlenmiştir. Daha sonra onu mülkünde bırakmıştır. Hz. Süleyman peygamber ile Sebe melikesi Belkıs arasında geçen bu kıssa Tevrat ve İncil’de de çeşitli şekillerde anlatılmaktadır. Hz. Süleyman ve Belkıs Kıssası olabildiğince kısa anlattık. Hz. Zülkarneyn ve Ordusu kıssası hakkında bilgiler almak istiyorsanız linke tıklayınız.