Hazreti İbrahim’in Allah’ı bulması bizlere çok noktalarda yol göstermektedir. Putperest bir kavmin içinde günlerce Rabbini aramış ve her şeyin malik olan, yaratılanlara asla benzemeyen Allah’ (c.c.) aklen bularak iman etmiştir.
Hazreti İbrahim’in Allah’ı bulması konusunda ince bir nokta vardır. Hz. İbrahim’in (as) Ay, Güneş ve yıldızların bir ilah olamayacağını aklen anlaması kadar aynı zamanda babasına ve kavmine anlatmak için bu ifadeleri kullanmıştır. Bilelim ki kısa süreliğine de olsa onları asla Rab olarak görmesi söz konusu değildir.
Hazreti İbrahim’in Allah’ı Arayışı
Hazreti İbrahim’in Allah’ı bulması konusuna bir ayet ile başlayalım. Ankebut Suresi 17. ayet “Ama siz Allah’ı bırakarak ancak putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Allah’ı bırakarak taptıklarınızın size hiçbir rızık vermeye güçleri yetmez. Öyleyse rızkı Allah’ın katında arayın, ona kulluk edin ve ona şükredin. Siz yalnız O’na döndürüleceksiniz.” Yani tevhid inancı insanlık tarihi ile başlamakta olup zamanla bu hakikatten sapanlar olmuştur.
Öyle bir zaman oldu ki yüce Allah’ın sözleri unutuldu ve insanlar yeniden putlara tapar oldu. İnsanlar kendi eliyle yonttuğu taş ve tahta suretlerden korktu hatta onlardan ümit bekler oldu. Ama onlardan bir tanesi hariç idi. O henüz bir çocuk ve yüce Allah’ın yüreğine saçtığı nurlardan aklında bu putlara dair sorular olan Hz İbrahim peygamber idi.
Hz İbrahim Allah’ı bulma yolunda hangi aşamalardan geçmiştir?
Büyüdükçe Hz İbrahim soruları da büyüdü. Babası Azer’in putları yontmasını gördükçe soruları daha da artıyordu. Hz. İbrahim dedi ki, “Ben gördüm, bu putlar odundan yontulur, insan elinden çıkan suret nasıl ilah olabilir? İnsanoğlunu nasıl yaratır? Hem insanoğlunu ve cümle tabiatı nasıl yaratır? Nasıl onların ihtiyaçlarını karşılar?
Bir gece yüreği sıkılgan, aklı sorularla doluyken gökyüzünde pırıl pırıl parlayan bir yıldız gördü. Gözleri buldum, dedi. “Rabbimi buldum.” Adeta sevince boğuldu. Ama sevinci uzun sürmedi. Hz. İbrahim Aleyhisselam’ın çağrılarına yıldız hiçbir cevap vermeden gökten yok oldu gitti.
Günler, geceye karışıyor Hz. İbrahim’in yüreğinde ağırlık artıyordu gitgide. Allah’ı arıyor ancak bir türlü göremiyordu. Dolunay vaktiydi, gökte yuvarlak ay ışık saçıyordu. Yeryüzüne ayı doğarken görünce de “işte Rabbim” dedi. Ayda batınca “And dolsun ki, Rabbim bana doğru yolu göstermezse mutlaka ben de sapıklardan olurum.” dedi.
Gün aydınlanmış, güneş doğuyordu olanca sıcaklığıyla yeryüzü ışığa boğulmuştu. Hz. İbrahim bu sefer de aradığını buldu sandı. Ama güneş akşam olup da batınca dağların ardında yine yanıldığını anladı. Güneş değildi aradığı, bu alacakaranlıkta dizlerinin üzerinde tek başınaydı. O an anladı ki ne yıldızlar ne de güneş İlah olamazdı.
Bunlar her şeye kadir ve muktedir olan Yüce Allah’ın yarattığı şeyler olabilir. Ancak onun gücü her şeye yeter. Ama benim gücüm, onu görmeye yetmezdi. Bu düşünce Hz. İbrahim’in gönlüne ışık saçmış, ona doğru yolu işaret etmişti. Yüreği de aklı da aydınlıktı artık.
Hemen babasına müjdelemeye gitti lakin onu putlara taparken buldu. Allah yoluna davet ettiği babası onu ölümle tehdit edince içi sızladı ve içine bir ateş düştü. Yine de şöyle dedi: “Esenlik sana olsun. Senin için Rabbimden af dileyeceğim. Şüphesiz O beni nimetleriyle kuşatmıştır.”
Hz. İbrahim’in putları kırması
Bu sözleri söyledikten sonra putların yanına vardı. Elinde bir baltayla bir gece yarısı bütün putları parçaladı. Baltayı da sağlam bıraktığı en büyük putun boynuna astı. Onları tarumar etmiş biri hariç, hepsini parçalamıştı.
Ertesi gün Hz. İbrahim’i yakalayıp Babil hükümdarı, kâfir Nemrut’un huzuruna getirdiler. Kim dediler, kim parçaladı bizim ilahlarımızı? Hz. İbrahim boynuna baltayı astığı putu göstererek onlara “Bu yapmıştır belki de. Baksanıza, baltayı boynunda asmış.” Dediler ki “Ama putlar konuşmaz ki, mutlaka sen yapmış olmalısın” dediler.
Hz. İbrahim dedi ki, “Öyle ise siz Allah’ı bırakıp da size hiçbir fayda, hiçbir zarar veremeyecek şeylere mi tapacaksınız? Yazıklar olsun size, Allah’ı bırakıp tapmakta olduğunuz şeylere de. Hala aklınızı başınıza almayacak mısınız?”
Hırsından ve öfkesinden çıldıran Nemrut, cellatlarına ve yandaşlarına hemen Hz. İbrahim’i yakalattı ve “Ateşe atın!” diye emretti. Hz. İbrahim için çok büyük bir ateş yakıldı ve içine atıldı. Yeri ve göğü yaratan, her şeye kadir olan Yüce Allah ateşe “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik ol!” diye emretti. Ve Ateş Hz. İbrahim’e ilişmedi.
Buna gören Babil kavmi ve kafir Nemrut korktular. Hemen o şeytandır, dediler. Oradan kaçmak, gitmek ve oradan uzaklaşmak istediler. Fakat Allah’ın öfkesi sarmıştı her yeri. Yüce Allah’ın azabında helak oldular. Selamette kalınız. Vesselam.