Dini Kıssa olarak anlatacağımız Derviş ve Kabadayı hikayesi hem ibret almak noktasında hem ders almak noktasında bize ders veren bir hikayedir.
Hayatımızda olumlu olumsuz her şey başımıza gelebilir. Hatta bazen olur öyle zor bir durumda çaresiz kalırız deriz ki Allah her şeyi görür de yanına koymaz. Ya burada ya ahirette bir karşılığı mutlaka olur. İşte bu kıssada acil bir cevap gelmiş. Dini kıssa olarak anlatacağımız bu hikâyeye buyurun.
Dini Hikaye
Derviş ve Kabadayı
Bu dini hikayeler olarak anlattığımız hikayenin kahramanı bir Derviş efendidir. Derviş bu ya eli var dili yok, her şeyi Allah’tan bilir ve ondan bekler.
İşte bir zaman dervişin biri uzamış saçlarını tıraş için berbere gitmiş ve berbere “Vur usturayı efendi, saçlarıma” demiş.
Berber efendi hızlıca malzemelerini hazırlamış ve dervişin saçlarını kazımaya başlamış. Derviş ise bir yandan kendini bakıyor ve tıraşın bitmesini bekliyordu. Daha başının sağ tarafı ancak ustura ile kazınmış diğer tarafı henüz başlanmamıştı.
Berber efendi başının sol tarafını ustura ile kazımaya başlayacakken birden içeri giysilerinde kabadayı olduğu belli olan biri giriverdi. Kabadayı koltuğa bakmış dervişin biri tıraş oluyor. Hemen dervişin yanına gitti ve başının kazınmış sağ tarafına okkalı bir tokat atıvermiş.
Dervişe hitaben bağırarak ”Kalk bakalım kabak sandalyeden, kalk da biz tıraşımızı olalım” demiş. Derviş olmak bu ya, kızan birine dili yok, vurana ise eli yok hesabı ses etmemiş derviş efendi. Sessiz bir şekilde yerinden kalkmış.
Bu durum karşısında berber efendi de mahcup olmuş üzülmüş lakin korkusundan bir şey diyememiş. Kabadayı dervişin kalktığı sandalyeye oturunca berber de artık tıraşa başlamış.
Kabadayı nasıl olsa kimse bir şey diyemez diyerek boş durmamış tıraş olurken devamlı bir şekilde derviş ile alay ederek, kabak şöyle yok kabak böyle demiş durmuş. Sonunda tıraşı bitmiş.
Asılı ceketini almış ve berberden çıkmış. Kabadayı henüz daha birkaç metre gitmişti ki sanki freni boşalmış gibi bir at arabası kabadayının üzerine doğru gelmiş. Kabadayı üzerine gelen at arabasını görmüş lakin çok ani ve çok hızlı gelmesinden şaşırmış ve yol ortasında kalıvermiş.
At arabasın iki atın ortasında bulunan ve atların dengesi için yerleştirilmiş olan sivri demir kabadayının karnına saplanmış. Bu duruma şahit olanlar bir çağrış bağrış içinde yardıma gitmişler ama nafile zira kabadayı oracıkta yığılarak ölmüş.
Berber efendi de hayli heyecanlanarak şaşırmış ve hemen dervişin yanına gelmiş ve gayrı ihtiyari bir şekilde ona demiş ki; Derviş Efendi “Bu biraz ağır olmadı mı?”
Derviş hüzünlü ve biraz da düşünceli bir şekilde cevap vermiş “ Ben ona hakikaten gücenmedim. Hatta hakkımı helal bile etmiştim. Ancak gel gör ki bu kabağın da bir sahibi var ve o gücenmiş olmalı.”
Kıssadan Hisse
İşte değerli arkadaşlar dediğimiz gibi dini kıssa bizlere dersler veriyor. Bizler kimseyi küçük ve hor görmeyelim dahi kimseye hakaret etmeyelim ve kibirlenerek hareket etmeyelim. Atalarımız ne demiş mazlumun ahı indirir şahı.
Hareketlerimiz ve söylediklerimiz ile sevdiklerimiz yada bir başkası bize beddua etmeyebilir, garip sahipsiz biri ses çıkartmayabilir ancak her şeyi gören ve bilen rabbimiz hem görür hem bilir ve iktiza ederse öyle bir musibet verir ki daha belimizi doğrulmaz.
Bizler gençliğimize, güce, sağlığa ve maddi varlığa asla güvenmeyelim. Bilelim ki bunların hepsi geçicidir. Bazen olur ki gözle görülmeyen küçücük bir mikrop hayatımızı karartabilir. Beklemediğimiz öyle şeyler olur ki sevdiklerinizden ayırır ve bakmışsın ki kalan ömrümüz hor, hakir ve rezil bir hale gelmiş olabilir.
Madem öyle zaman varken, verilen nimetlerin farkına varalım, kimseye zulüm etmeyelim, hor ve hakir görmeyelim. Kaba ve kırıcı olmayalım. Hak yemeyip tevazu ile dua edelim.
Ne demişler iyilikleri balık bilmese ALLAH bilir ve görür. Rabbimiz bizleri daima muhafaza eylesin. Amin. Umarım bu dini kıssa ve hikayeden istifade etmişsinizdir inşallah. Allah’a emanet olun. Selam ve dua ile…