Ankara’nın en önemli tarihi yapılarından biri olan Arslanhane Cami olarak bilinen ve asıla dı Ahi Şerefeddin Camisi olan bu cami Selçuklu dönemi mimarisinin zarif bir örneği olarak karşımıza çıkar.
Ulus Samanpazarı’nda Ankara Kalesi’nin güney tarafında bulunan bu caminin giriş kapısında yer alan kitabe ise hem o dönemin sanat anlayışını göstermesi hem de tarihî belge niteliği taşıması açısından önemlidir. Bu makalede Arslanhane Camii kitabesi, tarihi bağlamı, sanatsal özellikleri ve içeriği açısından inceleyeceğiz.
Ahi Şerafettin Cami
Ülkemizin ayakta kalan en eski camilerinden birisi olan bu cami Anadolu Selçukluları’ndan 2. Mesud zamanında yani1290 yılında yaptırılmıştır. Mimarı Ebubekir Mehmet olup Hüsamettin ve Hasaneddin isimli Ahi liderince imar edilmiştir. Bununla beraber 1330 tarihinde Şerefeddin isimli başka bir Ahi lideri tarafından ise tamir edilerek camiye ismi verilmiştir. Daha sonraları yine küçük onarımdan geçtikten sonra 2010-2013 yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğünce restore edilmiştir.
Zamanında cami önünde ve çevrasında arslan heykellleri olduğu için halk arasında Arslanhane Cami olarak da anılan bu caminin mihrabı, Selçuklu döneminin özgün unsurlarından biridir. Mihrap mukarnas nişli çini mozaik ve alçıyla yapılmış olup tavan hizasına kadar yüksektir. Caminin minberi ise ceviz ağacından olup ağaç oymacılığı bakımından zamanın güzel örneklerinden biri kabul edilir. Minberin zarif oymalarla bezenmiştir.
Arslanhane Caminin doğu, batı ve kuzey yönlerinde üç kapısı vardır. Bu kapılardan kuzeyde olanı bir taç kapı şeklindedir. Buraya bitişik devşirme malzemeyle yapılmış kare kaideli, tek şerefeli ve ince bir minare vardır. Ahşap direkli ve kirişli camileri arasında geçen Aslanhane Camii UNESCO Dünya Miras Listesi’nde bulunmaktdır.
Ankara’da Tarihi Bir Cami
Arslanhane Camii ve Kitabesinin Tarihî Bağlamı Arslanhane Camii, 13. yüzyılın başlarında Anadolu Selçuklu Devleti’nin hüküm sürdüğü dönemde inşa edilmiştir. Caminin inşası, Selçuklu taş işçiliğinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilir. Kitabe, yapının kim tarafından ve hangi tarihte yaptırıldığını belgeleyen önemli bir unsurdur.
Kitabede, caminin Ahi Şerafeddin tarafından yaptırıldığı belirtilmektedir. Ahilik teşkilatının önemli bir merkezi olan Ankara’da inşa edilen bu cami, dönemin sosyo-ekonomik yapısını anlamak açısından da dikkate değerdir. Kitabede yer alan ifadeler, Selçuklu dönemi sanatında ve mimarisinde vakıf kültürünün ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Sanatsal ve Epigrafik Özellikler Arslanhane Camii kitabesi, tipik Selçuklu dönemi taş işçiliğinin izlerini taşır. Kitabenin yazımında kufi ve sülüs yazı türleri kullanılmış olup, Arapça olarak işlenmiştir. Dönemin hat sanatında yaygın olan girift süslemeler ve estetik formlar, kitabenin görsel olarak dikkat çekici bir unsur olmasını sağlar.
Kitabenin süslemesinde geometrik desenler ve bitkisel motifler yoğun olarak kullanılmıştır. Bu, Selçuklu mimarisinde sıkça görülen bir süsleme anlayışıdır. Ayrıca kitabenin çevresinde yer alan süslemeler, dönemin taş işçiliğinin ne denli ileri seviyede olduğunu göstermektedir.
Ankara Arslanhane Cami Kitabesi
Kitabenin İçeriği ve Anlamı Kitabe, caminin banisini ve inşa tarihini belirtmekle kalmaz, aynı zamanda Selçuklu dönemi İslam anlayışını da yansıtır. Metinde, Allah’a hamd ve Peygamber’e salât ve selam ifadeleri yer almakta olup, yapının dini bir mekân olduğunu vurgulamaktadır. Ayrıca kitabede, caminin inşasında emeği geçen kişiler için dua niteliğinde ifadeler de bulunmaktadır.
Kitabenin metninde şu ifadeler yer almaktadır: “Bismillahirrahmanirrahim. Bu mübarek mescit, Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla, Ahi Şerafeddin’in himmetiyle inşa edilmiştir. Allah bu hayır işini kabul etsin ve burayı ziyaret edenlere rahmet eylesin. Hicri 617 (Miladi 1220).”
Bu tür kitabeler, yalnızca bilgi vermekle kalmaz, aynı zamanda dönemin toplumsal ve dini düşüncelerini de yansıtan yazılı belgeler olarak değerlendirilmelidir. Kitabenin metni, Selçuklu döneminin vakıf kültürüne verdiği önemi ortaya koyan önemli bir kaynaktır.
Arslanhane Camii kitabesi, tarihi ve sanatsal açıdan büyük bir değer taşımaktadır. Dönemin hat sanatını, taş işçiliğini ve İslami düşünce sistemini yansıtan bu kitabe, yalnızca bir yapı taşı değil, aynı zamanda geçmişten günümüze kalan önemli bir kültürel mirastır. Kitabenin içeriği, sanatsal süslemeleri ve tarihî bağlamı birlikte değerlendirildiğinde, Selçuklu mimarisinin ve epigrafisinin en nadide örneklerinden biri olduğu görülmektedir.